BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkİş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran faiz indirimi için tarih verdi----

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran faiz indirimi için tarih verdi

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran faiz indirimi için tarih verdi
27 Eylül 2024 - 14:45 www.finansgundem.com

İş Bankası Genel Müdürü Aran, TCMB’nin faiz indirimlerine kasım ayında başlayacağını öngördü.

Türkiye İş Bankası’nın, 100. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış" başlıklı uluslararası konferansın ikinci günü, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü  (MIT) Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu’nun konuşmalarıyla başladı. 

Hakan Aran, “Bilim, Teknoloji ve Girişimcilikle Ekonomik Kalkınma için Bankaların Rolü” başlıklı konuşmasında, ekonomiye geniş bir çerçeveden baktıklarını ve bu nedenle İş Bankası’nı her zaman bir bankadan fazlası olarak gördüklerini vurguladı. Darüşşafaka’ya yapılan katkıların, 19 yıldır satranca verilen desteğin ve ülke çapında açılan 40 bin satranç sınıfının, 81 ilde dikilen fidanların, Türkiye’nin dört bir yanındaki arkeoloji kazılarına verilen desteklerin bu yaklaşımın bir yansıması olduğunu söyleyen Aran, “Yeteneğin her yere eşit dağılmış olduğunun bilinciyle, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için interneti olmayan köylerimize internet götürüyor, çocuklarımızı bilim setleriyle tanıştırıyor, geleceğin Aziz Sancar’larını, Gökhan Hotamışlıgil’lerini, Daron Acemoğlu’larını bulup keşfetmeye çalışıyoruz. Parçaları bir araya getirdiğinizde İş Bankası’nın çözmekte olduğu bulmacadaki büyük resmi de göreceksiniz” dedi. 

10 yıl önce Silikon Vadisi’nde açtıkları inovasyon şirketi, girişimciler için başlatılan Workup hızlandırma programı, Koç Üniversitesi İş Bankası Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yapay Zeka Fabrikası, girişim sermayesi fonlarıyla üniversitelerde oluşan bilimin topluma ve geleneksel sanayi kuruluşlarına yayılması için yatırımlara devam ettiklerini anlatan Aran, “Biz bir maraton koşucusuyuz. Doğru olduğuna inandığımız modeli sonuç alana kadar destekleriz. İnanıyorum ki üniversitelerle başlattığımız iş birliği, girişimcilik ekosistemine verdiğimiz destek, üniversitelerde bilimi artırmak ve girişimciler aracılığıyla geleneksel iş kollarına uygulamak yoluyla ülkemizdeki toplam faktör verimliliğinin artışına katkıda bulunacaktır” diye konuştu. 

“Teknolojik dönüşümün topluma yayılımında aracı, kolaylaştırıcı olmaya çalışıyoruz”

Şubeleşme faaliyetlerinde ihtisaslaşmaya gittiklerini, Türkiye çapında 56 tarım ihtisas şubesi açtıklarını, bunların geleneksel şube yapılarından çok farklı olduğunu anlatan Aran, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bir tarım ihtisas şubesine girdiğinizde köy meydanı gibi tasarlandığını, çiftçilerimizin tarımsal üretime destek olacak girişimlerle orada buluşabildiğini görürsünüz. İş Bankası’na tarım bankacılığında istihdam edilmek üzere veteriner, ziraat mühendisi alındığını görürsünüz. Bunlar bizim teknolojiyi ve girişimciliği geleneksel iş kollarıyla buluşturarak ülkemizdeki toplam faktör verimliliğini artırmak için çabalarımızdır. Elbette İş Bankası ölçeğinde bu yapılanların ülke ekonomisine katkı konusunda sonuca ulaşması için zaman geçmesi gerekiyor. Ama biz bu sonucun, uzun süreli verdiğimiz desteklerle alınabildiğini gördüğümüz için hiç durmadan, usanmadan bu desteği vermeye devam ediyoruz. Yeni teknolojileri en hızlı şekilde işlerimize adapte ederken teknolojik ve dijital dönüşümün topluma ve farklı sektörlere yayılımı konusunda da aracı, kolaylaştırıcı, tetikleyici ve motive edici olmaya çalışıyoruz. Adeta akademik çalışmalardan en ücra köyümüzde tarlanın ekim aşamasına uzanan teknolojik bir ipek yolu inşa ediyoruz.”

“Gelecekle ilgili kararlıyız. Gerçeklerin, kısıtların, tehditlerin, fırsatların farkındayız”

Hakan Aran, teknolojiyi çok dikkatli kullanmaya özen gösterdiklerinin altını çizerek, teknolojiyi insanın yerine değil yanına konumlandırdıklarını ve çalışanların veri analitiği, yapay zekâ kullanımı konusunda becerilerini geliştirerek kritik bir dönüşümü istihdamdan taviz vermeden yönetmeye çalıştıklarını vurguladı. Aran, “Geleneksel şube ve iş kollarında çalışanlar azalırken kadromuzun yeni kurulan yapay zekâ, tarım bankacılığı, veri yönetimi gibi bölümlere kaydığını analiz etmezseniz buradaki iş gücü dönüşümünü göremezsiniz. Mühim olan bu dönüşümü banka bilançosunu bozmadan, gelir gider tablosuna zarar vermeden yönetebilmektir. En kolayı insanın yerine teknolojiyi konumlandırarak 20 bin kişiyi 10 bin kişiye indirmek ve 10 bin kişilik istihdam problemi yaratmaktır. Biz zor olanı ve kalıcı başarı getireni seçtiğimiz için İş Bankası’yız diye düşünüyorum.”

Bazen ülkelerin önünde önemli kalkınma fırsatları bulunduğunu; hatalı tercih ya da uygulamalarla bu fırsatların kaçırılabildiğini ve tekrar yakalamanın da kolay olmadığını söyleyen Aran, “Bu, uygun kalkınma konjonktürünün yeniden oluşması, nüfusun bileşimine, bilime ve eğitime verilen önceliğe, özgürlük ve demokrasi ortamına, sermaye birikimine, küresel koşulların elverişli olmasına, kültür ve zihniyetin gelişimi desteklemesine, çok sayıda faktörün bir araya gelmesine bağlıdır. Biz gelecekle ilgili ne iyimser ne kötümseriz sadece kararlıyız. Ne yapmamız gerektiğini biliyor, adımlarımızı buna göre atıyoruz. Gerçeklerin, kısıtların, sorunların, tehditlerin, fırsatların farkındayız” şeklinde konuştu. 

Daron Acemoğlu’ndan geleceği şekillendirecek 6 akım… 

Prof. Dr. Daron Acemoğlu da konuşmasında, gelecek 20 yılın dünyada çok çalkantılı geçebileceğini, gelişmeleri “yapay zekâ, eşitsizlik ve istihdam; yaşlanan nüfus; iklim değişikliği; makroekonomik dengesizlikler; dünya ekonomi düzenindeki değişimler; demokrasi krizi”nden oluşan 6 akımın etkileyeceğini, tüm ülkelerin bu akımların sonuçlarını öngörebilmesi ve buna hazırlıklı olması gerektiğini söyledi. 

Bu akımların hepsinin teknolojiyle iç içe olduğunu, dolayısıyla teknolojiye hazır olma, bununla ilgili insani sermayeye yatırım ve teknolojinin yönünün de önemli olduğunu belirten yapay zekânın tüm ülkelerde iş süreçlerini etkilediğini ve ülkelerin yapay zekâ yatırımlarının giderek arttığını söyledi. 

“Nüfustaki yaşlanmada, küresel iklim değişikliğinde çözüm teknoloji” 

Dünya nüfusundaki yaşlanmaya dikkat çeken ve bazı ekonomistlerin yaşlanmanın ekonomi üzerinde negatif etkileri olacağını öngördüğünü belirten Acemoğlu, “Tam tersine hafifçe bir pozitif etki var. Nasıl oluyor bu? Yanıt da çok basit; teknoloji… Çok hızlı yaşlanan ülkeler özellikle Almanya, Japonya, Güney Kore aynı zamanda teknolojiye çok hızlı adapte olabilecek ülkeler oldukları için yaşlanmalarıyla beraber yeni teknolojilere olan yatırımlarını çok arttırdılar. Bu ülkelerde robotların üretim sürecine katılması çok hızlı bir şekilde arttı” diye konuştu. 

Daron Acemoğlu, altını çizdiği akımlardan biri olan iklim değişikliğiyle ilgili de görüşlerini aktarırken, hem emisyonların artması hem iklimin değişmesinin en azından 2100 senesine kadar devam edeceğinin öngörüldüğünü, ekonominin enerjiye olan bağımlılığının niteliğinin değişeceğini ve aynı zamanda sosyal ve ekonomik hayatı etkileyecek şekilde iklim değişikliğinin devam edeceğini söyledi. Bunun çözümünde yine teknolojinin ana yerde bulunduğuna dikkat çeken Acemoğlu, karbon salımının azalmasının tek yolunun emisyonları düşük olan teknolojilerin hızlanması olduğunu, bunun için yenilenebilir enerjiye daha fazla yatırım yapılması gerektiğini ifade etti. 

Makroekonomik dengesizliklere de değinen Acemoğlu, “Herhangi bir değişimi, makroekonomi iyi durumdayken yapmak daha kolay. Eğer insanlar zenginse, enflasyon, işsizlik problemi yoksa, üretkenlik artıyorsa başka değişimleri yapmak da daha kolay” dedi.  Acemoğlu, şu anda tüm dünya ekonomisinde gerek faiz seviyesi gerekse bütçe açıklarındaki artış gibi makroekonomik tablonun ülkelerin sosyal güvenlik ağını genişletmesi, yapay zekâya yatırımı, yenilenebilir enerji yatırımlarını artırması gibi değişik alanlardaki değişime adaptasyonu zorlaştırdığını söyledi. 

“Küreselleşmenin niteliği değişiyor; yatırımcılar en yakın yerlere kayıyor”

Daron Acemoğlu, dünya ekonomi düzenindeki değişimler ve küreselleşmeyle ilgili değerlendirmelerini de aktarırken, özellikle 2017’den bu yana küreselleşmenin niteliğinin değiştiği bir süreç yaşandığını, yatırımcıların önem verdiği yerlerin artık en yakın yerlere, müttefik yerlere kaymaya başladığını, bunun da yine teknolojiyle iç içe bir durumu bulunduğunu ifade etti. 

Demokrasi konusundaki yorumlarını da paylaşan Acemoğlu, demokrasinin büyümeye çok net pozitif bir etkisi olduğunu, bu etkinin özellikle artan yatırımlardan, eğitim ve sağlık gibi alanlardaki iyileştirmelerden geldiğini söyledi. Acemoğlu, “Ancak ne yazık ki dünyanın dört bir köşesinde demokrasi krizi var. Niye diye baktığınız zaman bunun da nedenleri arasında ana sebep şu; demokrasi beklentinin altında bir performans sağlıyor. Eğer demokrasi büyüme getirebilirse, yolsuzluğu kontrol ederse, istikrar getirebilirse demokrasiye olan destek artıyor. Demokrasi baharı bitti, demokrasi sonbaharındayız. Sadece otomasyona mı yatırım yapacağız yoksa otomasyon yerine işçi ücretlerini mi artıracağız, yeni teknolojilere yatırım yapmayı becerebilecek miyiz, küreselleşmeyi nasıl yeniden organize edeceğiz, sosyal medyayı demokrasiye yardım eden bir süreç haline getirebilecek miyiz gibi pek çok soru var” diye konuştu. 

“Türkiye de dünyayı değiştirecek akımlara hazır olmalı”

Daron Acemoğlu, konuşmasının sonunda Türkiye ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken, şöyle konuştu: 

“Türkiye aktardığım bu akımlara ve teknolojinin getirdiği sonuçlara hazır mı? İlk kez teknolojinin gerisinde kalıp, teknolojinin kendisi değişirken aynı zamanda teknolojiye geçmeye çalışılan ilk dönem değil bu dönem… Aynı şeyi 100 sene önce de yaşadık.  O zaman hayatta en hakiki mürşit ilimdi ama şimdi bir tek ilim değil. O ilmi alıp teknolojiye uygulamak gerekiyor. Burada İş Bankası'nın ilk baştaki rolü çok önemli. Niye? Çünkü İş Bankası, Türkiye'nin en büyük finansörü olarak ortaya çıktı ve yeni teknolojilerin gelmesinde, tarımda, sanayide önemli bir rol üstlendi. O zaman Türkiye başarılı oldu. Bugün hazır mı? Hayır, ne yazık ki hazır değil. Çünkü Türkiye, aynı dengesizlikleri çok daha ciddi bir şekilde yaşıyor. Türkiye, hiçbir zaman Çin, Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi bir büyümeye ulaşamadı.“

Acemoğlu, Türkiye’nin gelecekte dünyadaki gidişatı belirleyecek akımlara hazır olması için teknolojiye yatırım yapması, beşeri sermayeyi doğru biçimde geliştirmesi ve kullanması gerektiğinin altını çizdi. Acemoğlu, “Gelecek 20 yıl kritik bir süreç. Bu 6 akım dünyayı değiştirecek ve buna hazır olmayan ülkeler daha da geri kalacaklar. Türkiye'nin ekonomik olarak, bilimsel olarak, siyasi olarak bu akımlara hazır olması lazım ve bence bunun şu anda başlaması lazım” dedi.

“Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış" başlıklı uluslararası konferansın ikinci gününde; “Ekonomik Büyüme Yolunda” başlıklı bir panel ile alanında uzman isimler tarafından “Bankacılık 5.0 ve Akıllı Ekonomilere Doğru”, “Geleceğe Bir Köprü: Bilişimin Geleceğinde Sırada Ne Var?” başlıklı konuşmalar gerçekleştirildi.

Brett King: “Çin, 2050’de belki de akıllı ekonomi tanımına uyan tek ülke olacak”

Gelecek bilimci ve yazar, dünyanın ilk mobil ve indirilebilir banka hesabına sahip başarılı mobil girişimi Moven'ın kurucusu ve CEO'su Brett King, dünyanın önümüzdeki dönemde akıllı ekonomiler ve hala 20. yüzyıl sanayisine dayalı ekonomiler olarak ikiye ayrılacağını, kendi ürettiğimiz bir zeka ürünüyle müzakere etmek durumunda kaldığımız bir dönemin başladığını ve yapay zekanın hayatımıza tam olarak dâhil olma sürecinin 5 yıl gibi kısa bir dönemde gerçekleşeceğini söyledi.

Akıllı ekonomilerde kağıt sözleşmelerin yerini akıllı sözleşmelerin alacağını ifade eden King, “Merkez Bankaları da akıllı paralara yönelmeye başladı ancak akıllı sözleşmeler dolarla ya da geleneksel soğuk bankacılık sistemleri ile çalışmayacak. Yeni para birimleri kullanacak, yeni nesil ürünler üzerine çalışacak” dedi.

Çin’in 2030’lu yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olacak şekilde ABD’yi geçmesinin beklendiğine işaret eden King, “Çin, önümüzdeki 30-40 yıl içinde ABD ekonomisinin 2-3 katına çıkabilir. 2030’larn sonuna gelindiğinde ABD’nin ulusal borç uçurumuna düşmesi, borcunun GSYİH’a oranının yüzde 200’lere ulaşması bekleniyor. Çin ise önümüzdeki 30-40 yılda hem ekonomisini büyütecek hem de hiçbir ülkenin yapamayacağı yatırımları yapacak. Çin, 2050’de akıllı ekonomilerden biri olacak ve belki de bu tanıma uyan tek ekonomi olacak” diye konuştu.

“Geleceğin bankası bir dizi algoritmadan oluşacak”

Brett King, önümüzdeki 50 yılda bankacılığın dönüşümüne ilişkin olarak ise şu anda kendisini güncel gelişmelere adapte etmiş geleneksel bankalar, yapay zekâ oyuncuları, teknoloji devleri ve fintekleri içeren bir bankacılık ekosistemi oluştuğunu belirterek, finteklerin hızlı büyümesine ve geleneksel bankaların yerini alma potansiyeline dikkat çekti.

King, “2030 ve 2040’larda bankacılığı teknoloji şirketleri yönetecek. Teknoloji şirketi olmayı hedeflemeyen bankalar gelecekte var olmayacak. Gelecekte akıllı ekonomilerin merkezinde makineden makineye operasyonların yürütüldüğü ve arka planında yapay zekanın olduğu bir ekonomi olacak. Geleceğin bankası bir dizi algoritmadan oluşacak” diye konuştu. 

Philippe Aghion: “Kapsayıcı bir inovasyon ekosistemi kurulmalı”

Konferansta, Afşin Yurdakul’un moderatörlüğünü yaptığı “Ekonomik Büyüme Yolunda” panelinde, büyüme ekonomisine yönelik çalışmalarıyla tanınan, Collège de France ve London School of Economics'te profesör olan Philippe Aghion, “Yaratıcı yıkıcılığın gücü” başlıklı sunumuyla, dünyada ekonominin ve teknolojinin geleceğine dair görüşlerini paylaştı. 

Prof. Dr. Philippe Aghion, yaratıcı yıkımın Joseph Shchumpeter’in icat ettiği bir kavram olduğunu ve yeni inovasyonların eski teknolojilerin yerine geçme hızını anlattığını belirtti. Bu kavrama göre yeni teknolojilerin eskilerin önüne geçerken onları geçersiz kıldığını ve bütün bu paradigmanın arasında bir çatışma olduğunu ifade eden Aghion, inovasyon odaklı gelişmenin aynı zamanda ekonomiye bağlı olduğunu; engellerle dolu, inovasyonu engelleyen bir ekonomide büyümenin gerçekleşemeyeceğinin altını çizdi. 

Teknoloji ve yapay zekâya karşı iyimser yaklaştığını ifade eden Prof. Dr. Philippe Aghion, ABD’de olduğu gibi Avrupa’da ve Türkiye’de de kapsayıcı bir inovasyon ekosistemi kurulması, orta gelir tuzağına düşmeden teknolojiye ayak uydurulması gerektiğini söyledi.

Ufuk Akçiğit: “Ekonomik büyüme verimliliğe, verimlilik teknoloji ve bilime bağlı”

MIT ve Pennsylvania Üniversitesi’nin ardından Chicago Üniversitesi’nde çalışan ekonomist Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ise orta gelir tuzağına dikkat çekerek, “Tabii ki büyüyoruz. Ancak soru, ulaşmak istediğimiz yerlere gelebilmek için istediğimiz seviyelerde büyüyebiliyor muyuz? Türkiye’nin son 10 yıldaki ortalama büyümemiz %3,7. Başarılı 34 ülkenin bizim seviyemizdeyken ortalama büyümesi %5’ler, 6’lar civarında” dedi.

Ülkelerin ileriye doğru sıçrama yapabilmeleri için uzun vadeli düşünmeleri gerektiğini, anlık değil uzun vadeli büyümelerin sonuç verdiğini vurgulayan Akçiğit, “Ekonomik büyüme verimliliğe, verimlilik de teknolojiye ve bilime bağlı. Üç şeye artık dikkat etmemiz gerekiyor; bilime ve bilim insanlarına artık hak ettikleri değeri göstermek, şirketlerimizin dünyadaki teknolojileri üretebilecekleri ortam ve politikalar geliştirmek, fikri ve vicdanı hür gençlerimizin hayal kurabilecekleri ve hayallerini gerçekleştirebilecekleri düşünce özgürlüğü ortamını sağlayabilmek” dedi.

Ana Paula De Jesus Assis: “Tüm süreçlerin merkezinde her zaman insan olmalı”

IBM EMEA Başkanı ve Genel Müdürü Ana Paula De Jesus Assis de “Geleceğe bir köprü: Bilişimin geleceğinde sırada ne var?” başlıklı konuşmasında, teknolojilerin hızla dönüştüğü ve bilişim kapasitesinin baş döndürücü hızla değiştiği dijitalleşme çağında artan bilişim kapasitesiyle sanayide, bilimde, toplumda inanılmaz fırsatların ortaya çıkacağını söyledi.

Çok güçlü bir potansiyele sahip olan kuantum bilgisayarlarla çalışırken hata yapmamak için çok spesifik metotlar geliştirilmesi gerektiğinin altını çizen Assis, “Kuantum bilgisayarların klasik bilgisayarların çözemeyeceği sorunları çözebileceğini gördük. Kuantum bilgisayarlar da artık hayatımıza elverişli hale gelmeye başladı. Klasik bilgisayarları günlük işlerimizde kullanmaya devam edeceğiz ancak daha karmaşık alanlarda, ilaç alanında, belli hastalıkların kesin tedavisinin bulunmasında, yeni keşifler yapmada, belli bir ilacın moleküler seviyede ne şekilde kullanılabildiğini görmede kuantum bilgisayarlara ihtiyacımız var” diye konuştu.

Ana Paula De Jesus Assis, yapay zeka, üretken yapay zekaya da işaret ettiği konuşmasında, “Bu alanda  devrimsel nitelikte olan şey; bu teknolojinin kendi kendine öğrenebilen ilk teknoloji ve zaman içerisinde kendi kendine öğrenmeyi geliştirebilecek olması. Kuantum bilgisayarları iyileştirmek için yapay zekayı kullanmak gerekecek” dedi.

Teknolojide, dijitalleşmedeki tüm süreçlerin merkezinde her zaman insanın olması gerektiğini vurgulayan Assis, “İnsanlar kendi yetkinliklerini geliştirmek, daha akıllı olmak için teknolojiyi kullanmalıdır. Geleceğe hazır olmak için teknolojiyle haşır neşir olmamız ama bir taraftan da değerlere ve doğru eğitime sahip olmamız gerekiyor” yorumunu yaptı.

Hakan Aran: TCMB'nin kasım ayında faiz indirim imkanı olacağını düşünüyorum

Öte yandan Hakan Aran, CNBC-e’ye verdiği röportajda yabancı ekonomistlerin yeni trendlerden bahsettiğini belirtirken, Türkiye ekonomisine yönelik açıklamaları dikkat çekti. Aran, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz indirimlerine yönelik öngörüsünü de açıkladı. 

Aran şu sözleri dile getirdi;

"TCMB'nin kasım ayındaki toplantısında TCMB'nin 2,5 puanlık indirim imkanı olacağını düşünüyorum. Faizin yıl sonunda yüzde 42 seviyesine ineceğini, 2025 sonunda ise yüzde 20-22 bandına kadar inebileceğini düşünüyorum.

"Dezenflasyonist süreç başladı"

2025 sonuna kadar devam edecek bir faiz indirim döngüsü olacak, diye düşünüyorum. İndirimlerin enflasyon ile mücadeleye zarar vermeyeceği görüşündeyim.

Dezenflasyonist süreç başladı. Kendi portföyümüzde ve hayatımızda görmeye başladık, fiyatlama davranışı değişmeye başladı.

Yılın sonuna kadar dezenflasyonist sürecin belirginleşmeye başlayacağını, 2025'e girildiğinde fiyatlama davranışlarının değiştiğini göreceğiz; yanlış fiyat ile pazarda kalanlar için zor bir yıl olacaktır.

Kredi kartı düzenlemesi

Son düzenlemeyi; kredi kartındaki sıkışmayı çözen, gecikmenin daha kolay yönetilmesini sağlayan ve bu sürede kart kullanmasına imkân vermesi açısından sağlıklı buluyorum.

Bu düzenlemelerin artık gevşetilmesi gerekiyor. Müdahale ettiğimiz sürece sağlıklı denge oluşup oluşmadığını bilmiyoruz. Bu düzenlemeler olmadan dengenin oluşması daha sağlıklı olacaktır; onun da zamanı umarım bir an önce gelir.

"Not artırımları disiplinli duruşumuzun karşılığı"

Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerine ulaşıncaya kadar kesintiye uğramayacağımızı düşünüyorum. Kredi kuruluşlarından gelen not artırımları disiplinli duruşumuzun karşılığı oluyor ve artırımların devam edeceğini düşünüyorum.

OVP bitirdiğimizde, umarım 2026 yılı içinde "yatırım yapılabilir" nota tekrar geliriz ve kıymetini biliriz, kaybetmemek için elimizden geleni yaparız."

İş Bankası’nın Uluslararası Atatürk Konferansı başladıİş Bankası’nın Uluslararası Atatürk Konferansı başladı

 

İş Bankası’ndan günü geldiğinde “Ödemen Tamam” İş Bankası’ndan günü geldiğinde “Ödemen Tamam”

 

İş Bankası’ndan 560 milyon dolar seküritizasyon kredisiİş Bankası’ndan 560 milyon dolar seküritizasyon kredisi

 

İş Bankası’nın girişimcilere desteği sürüyorİş Bankası’nın girişimcilere desteği sürüyor

 

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)